Pazartesi, Kasım 22, 2010

Basit

Basit2

Ne kolay aslında sonunu başını düşünmeden insanların yargılaması. Ne üzücü aslında sonunu başını düşünmeden benim aklımın karışması. Şanslıyız, bize yardım eli uzatarak sürünün içinden sıyrılıp ve güzelliğin kendisine odaklanmamızı sağlayan doğru insanlar var hayatımızda.

Bir çocuk düşünüyorum dramatize etmeden.

Evini, odasını, yatağını, oyuncaklarının çoğunu, bisikletini, parkını, anne-baba harici tüm sevdiklerini, arkadaşlarını, alışkanlıklarını, o yaşa kadar olan tüm hatıralarını geride bırakıp başka bir şehre değil başka bir ülkeye yerleşiyor. Başka bir ülke yeni bir dili, yeni evi, yeni odayı, yeni yatağı, yeni oyuncakları, yeni bisikleti, yeni parkı, yeni sevenleri, yeni arkadaşları, yeni alışkanlıkları, yeni kültürü, yeni hatıraları getiriyor beraberinde.

Eskiye ait olan çoğu şey rafa kaldırılıp yeni olan her şeye alışmaya çalışırken, vize sebebi ile dönüş yapılıyor eskiye, kısa süreliğine olduğu sanılarak. İşler tahmin edildiği gibi gitmiyor ve çocuğun hayatındaki en büyük sevgi limanından biri olan baba yeniye uğurlanıyor.

Anneanne-dede evinde geçiriliyor bu bekleme süreci. Her şey dört dörtlük belki kalınan yerde, fakat çocuk “benim odam” diyemiyor kaldığı yere. Üç ay gibi kısa olmayan bir süre için, yeni odasına tam alışamadan, kendisine ait olmayan bir odaya alışmak zorunda kalıyor bu çocuk.

Kendince kahramanı ilan ettiği babasından ayrı geçirdiği 2 ay ise tüm bu karmaşasına tuz-biber oluyor.

Evet, tüm bunların hepsini 3 yaşında bir çocuk, hepi topu 6 ay içinde yaşıyor ve bu çocuk benim oğlum Berk.

İşte bu kadar basit insanların Berk’i yargılamaları ve “Berk” önüne sıfat yerleştirebilmeleri.

Basit1