Perşembe, Ocak 28, 2010



İngilizce kolay dil. Eninde sonunda çok rahatlıkla öğreneceğini biliyorum. Bizim çevremizde beklentilerimizi karşılayacak en iyi okulun şimdi gittiğin okul olduğuna inanıyoruz. Bu okulun sana en büyük artısı öğretmeninin çok tatlı bir İngiliz olması. Öğretmeninin özellikle İngilizce öğretme çabası yok. Günde yarım saat yada bir saat gibi özel İngilizce dersin yok. Okulda günlük hayatınız bir parçası İngilizce. Farkında olmadan öğreniyorsun Türkçeyi öğrendiğin gibi.
.
Yemek yerken birden "finish" diyerek bizi şaşırtıyorsun. Anneanne ellerini yıkamaya götürdüğünde birden "sleeves up" diyerek bizi şaşırtıyorsun. "Hands behind your back" diyerek oyun oynamasını seviyorsun. Araban elinde yere vurup yukarı kaldırarak "Jump jump ayaba" derken Emine Teyzen seni arabayı atmaman konusunda uyarınca "ama ayaba jump yapıyolll" cevabını veriyorsun. "Hello, how are you?" şarkısı sayesinde, "I am fine, thank you" öğrendiğin cevap.
.
Seninle masada oyun oynuyoruz. Senin önündeki bir oyuncağı alınca "It's mine" demenle bir an beynimden vurulmuşa döndüm. Türkçe herşey senin demene alışıktıkda bunu birde İngilizce söylemeye başlamanla sahip olma gücünü bize öğretmiş oldun.
.
Şarkılar ve öğretmeninin günlük konuşmalarının bu kadar etkili olacağını tahmin etmiyordum.