Çarşamba, Mayıs 12, 2010

Kadıköy

Kadikoy1
Üzgün değilim biliyorum ama gidiş günü yaklaştıkça az biraz da hüzünlendiğimi hissediyorum. Seviyorum bu şehri ben. Kalabalığını, karmaşasını, vurdumduymazlığını, uyumayışını, Boğaz’ını, temiz olmayan havasını suyunu, kısacası seviyorum İstanbul’u.
Kadikoy7
Meraklı gözlerle beni bekleyen Berk vardı evde akşam ofis dönüşü. Önce beraber karşılıklı futbol oynadık. Futbol becerisi ayrı bir post konusu olabilir, bu kadar başarılı vuruşlarının olması şaşılacak şey. Metrobüs teklifini çok yorgun olduğumu anlatarak tramvaya çevirdim. Otobüs-tramvay-taksi üçlüsü ile hem onun keyfi yerine geldi hem de benim.

Kadıköy Çarşı’sı gezerken bir de bakarım kendimi lise yıllarını ararken buldum. Kapanmış benim güzelim Gençlik Kitapevim, biliyordum da kapandığını ama yinede bittim dibinde. Belki açılmıştır ümidi ile.
Kadikoy6
Akmar Pasajı, şimdi yazarken bile ahhh ahhh dedirtiyor bana. Ne olmuş Akmar’a. Bilumum sınavlara hazırlık kitapları satan bir pasaj olmuş, içinde 2-3 tane ayakta durabilen sahaf kalmış. Kalanlarında ömürlerinden şüpheliyim. Sahipleri 70’li yaşlarda son hamlelerini yapıyor.

80’lerin sonlarında İngilizce kitapların satıldığı dükkânlar serisi vardı, çalışanının neyi sattığını çok iyi bildiği en ince ayrıntısına kadar bilgi verdiği bir dönemdi. Tahmin ettiğim gibi yerlerinde yeller esiyor, Çin mallarının satıldığı hediyelik eşya dükkânı veya ne alırsan 1 TL dükkânı karşılıyor sizi.
Kadikoy2
İmge’yi bulabildim yerinde. Yine aynı koku yine aynı raflar. Ne kadarını anladı bilmiyorum ama yıllanmış kitapların kokusunu içimize çekmeyi teklif ettiğimde pek de bir bilerek “misss gibi” dedi Berkim. İmge’ye gidip Çiya da yemek yememek olmazdı.
Kadikoy4
Bu kadar nargile içen, bu kadar kahve içen, bu kadar kebap yiyen, bu kadar hediyelik eşya alan, bu kadar sınav kitapları alan bir toplumuyuz biz. Her köşe bunlar tarafından talan edildiğine göre öyle olsa gerek.
Kadikoy3
Baylan, güzelim Baylanım kalmış birde yerinde. Dimdik ayakta. Kup Griye yiyememiş olabiliriz ama kapısından geçmek bile Lise son sınıf da Mef çıkışı yediğimiz Kup Griyeleri aklıma getirmeye yetti.

Ev dönüşü fotoğraflara bakarken, gülümserken buluverdim kendimi. İstanbul’u fiilen yaşamayacak olsam bile, görmeyi en çok sevdiğim yerlerin fotoğraflarını çekip bir dosya oluşturacağım kendime. İç geçirme vakti gelince New York da, alacağım oğlumu kucağıma dosyanın içinde barındıkları ile bir gidip geleceğim İstanbul’a.
Kadikoy5
Bu kadar gez toz, geçmişe git gel, Berk’e anlat bak burada şu vardı bu vardı, heyecandan senin kalbin pır pır iken karşındakinde ufacık bir heyecan görmeyip, beton mikserine gösterdiği ilgi alaka ve heyecan insanı ışık hızında gerçeğe döndürüveriyor.
Kadikoy8