Salı, Temmuz 27, 2010

Posta Kodu 10075

NYC Ev

Otele değil evimize gidiyoruz diyebiliyor olmak bile aidiyet hissini tavan yapıyor. Bizim alışık olduğumuz apartman girişi olmasa bile alışıyor insan her şeye. Lobiden bozma apartman girişinde hiç üşenmeden her gördüğüne hal hatır sorup iyi bir gün geçirmesini dileyen iki kişinin görevinin tam olarak ne olduğunu anlayabilmiş değilim. Orada olmalarının gerekliliği konusunda şüphelerim var.

Apartman içinde ki koridorların halı ile kaplı olması ve lobimtırak giriş Berk’in kafasını karıştırıyor olsa gerek, burayı ev olarak değil de otel olarak adlandırmayı daha uygun buluyor. Belki de Ikea sebeptir tüm bu ikileme. Berkimin odasında her şey tamamda bir tek yatak eksik. Ikea evimizin her şeyi yatağın kasasını satarken iyi de, yatağın kendisini almaya çalışınca aaa kusura bakmayın elimizde yok ayrıca bu yatağın ölçüsü en abidik gubidik yatak ölçüsü başka yerden almak isteseniz de alamazsınız, tek çareniz Ikea demeyi unutmuş. Odası olup da odasında uyuyamayan Berkim için otel mi ev mi farkını anlamak doğal olarak biraz zaman alıyor.

İnsan ne zaman evimize yerleştik diyebilir acaba? Duvarlar bu kadar boş olunca eve yerleştik demek gelmiyor içimden. Bundan sebep gecekondudan hallice yaşıyoruz evimizde diyebiliyorum. Evimize yerleşmemize biraz daha zaman var gibi.

İlginç ve hızlı bir şehir burası. 15 günde bir intihara ve otobüs içinde siyah-beyaz ırkçılık kavgasının en ateşlisine şahit olmak uzun vadede biz ne ilginç olayların beklediğinin göstergesi. Belki de hatam Michigan’da geçirdiğim mastır yıllarım ile burayı kıyaslamak.