Pazar, Ağustos 01, 2010

Turist miyiz Değil miyiz?

Brooklyn Bridge2

Beynim İstanbul ile New York kıyaslamasını yapmadan duramıyor. Kıyaslama yok, hayat sana neyi getiriyorsa onu yaşa Evrim desem bile nafile. Bu kadar uyarıya rağmen bir an oluyor hoooppp sil baştan, burada böyle orda öyle ye geri dönüyorum. Hep de kötü olmuyor elbet bazı durumları anlamama da sebep oluyor bu kıyaslama.

İstanbul’da ki evimiz de asansör olmadığından Berk için asansör çok ilginç bir alet. Hiç yok iken birden 4 adet asansörün hayatımıza katılmış olması Berk’i alt üst etti. Evin kapısından çıkıp koridorda asansöre doğru öyle bir koşuşu var ki yetişmek imkânsız. Hedefi belli herkesten önce asansör düğmesine basmak ve her seferinde aynı şeyi söylemek “men büyüdüm, bak asansöy düğmesine bastım”. Buraya kadar her şey normal iş asansörün içine girdikten sonra başlıyor, önce lobiye bastıktan sonra yerinde duramıyor bir iler bir geri ve allem kulem başka düğmelere de basıyor. İstanbul da olsa asansördekiler olaya gülerek yaklaşır ama burada işler farklı. Herkesin yüzünde k ifade “cık cık cık, yaramaz bir çocuk işte annesinin sözünü dinlemeyen muzur bir çocuk”.

Berk’e asansörün ne kadar ilginç geldiğini kime ne ara anlatayım hepi topu 3 kat iniyoruz veya çıkıyoruz, 30 kat inip çıksak bile anlatmak istemiyorum hem kime ne.

Turist misali olmasa da o kıvama yakın geziyoruz etrafta. Buraya Berk dışında ne kadar çok yazmalıyım kararsızım, yazdıklarım kısıtlı kalıyor fakat yeni bir blog yazmayı da gözüm yemiyor. Düzene girecek her şey biraz zaman, biraz heves, biraz cesaret, biraz heyecan.

Brooklyn Bridge1