Pazartesi, Kasım 29, 2010

Ne Vicdansız Şeysin Sen Vicdan

Kedi2 Kedi3

Salı akşamı eve karnı taş gibi geldi ve karın ağrısından şikâyet etti, Çarşamba sabah kakasını yaparken nefis bir koku geldiğini belirtti. Ben bunları hafif üşütmeden kaynaklı gaz sancıları sandım. İşin ciddiyetini kavrayamayıp, üşenmeden bunları bloga yazdım. Vicdan sızıntısı 1.

Çarşamba ve Perşembe hafif ishal eşliğinde ara ara karnının ağrıdığından şikâyet etti. Bu sorumlu anne, azıcık gaz sancısı ve hafif ishal için doktoramı gidilir tezinde direndi durdu. Vicdan sızıntısı 2.

Cuma akşamüzeri halanın yolu tutuldu. Kusma yok, çok sık ishal yok, ateş yok. Bir şeye karar verilmeden biraz daha beklemenin iyi olacağını fakat her türlü ihtimale karşı sabah gerekli tahlilleri yaptırmanın iyi olacağını duymak, iç sesi coşturdu ve azıcık karın ağrısına doktora getirdin çocuğu diyerek geçti dalgasını. Vicdan sızıntısı 3.

Cuma akşamı eve geldikten sonra yemek yemeğe daha yeni başlamışken bir tabak kusması, ardından koşa koşa tuvalete zor yetişip bol kanlı su misali ishal yapması tarifi imkânsız suçluluk duygusu, pişmanlık, vicdan azabı girdabının tam ortasına yerleştirdi beni.

Canım oğlum benim, senden ne kadar özür dilesem ve sana karşı kendimi aklayabilmek için ne kadar uğraş versem boş.

Bactrim ve reflor, ecza dolabımızın yeni üyeleri. Seni en kısa sürede eski günlerine kavuşturacaklar. İlk defa Pazar günü, bahçede oynamaktan yorulup eve gelmeyi istedin. Halsizliği hiç yakıştıramıyorum sana. Sen sen değilsin. Pazar günü kaç saat yan yana televizyon seyrettik bilmiyorum, eğer bu ise seni mutlu eden canım oğlum, bilesin bende çok mutlu oluyorum seninle televizyon seyretmekten.

Özür, özür, özür, yüz bin kere özür.

Kedi1