An: Ev, öğle yemeğine hazırlanıyoruz.
Berk: Anne ben çok "tired"ım.
Anne: Oğlum çok tired olamazsın ya çok yorgunsundur ya da very tired.
Berk: Hayır anne ben hem çok "tired"ım hemde çok "hungry".
Anne iç ses: ?*?*Vah halime, bu işin sonu ne olacak.?*?*
An: Ev, Berk ve Ahmet bilgisayardan bişey bakıyor.
Anne: Ahmet fiş çıktı.
Berk: Aaaa "fish" mi var, nerde?
Baba: Oğlum bak buna fiş deniyor. "Fish" değil.
An: Ev, Berk I-phone da İngilizce kelime oyunu oynuyor.
Berk: Anne buraya gel. /// Anne koşar///
Berk: Anne bak I-phone Türkçe biliyor. Kivi diyor.
An: Asansör, Berk'in elinde Netflix zarfı.
Berk: Ben bunu posta kutusuna dökücem.
Anne: Ne yapıcan?
Berk: Ben bu zarfı dökücem.
Anne iç ses: ?*?*eee çocuk haksız değil, drop off envelope zarfı dökücem demek?*?*
Güne dair 2 ufak not:
İlk defa Etiyopya mutfağını denedin. Bayıldın.
Bahar geldi buraya -sanıyorum yada inanmak istiyorum- okul sonrası ve iş sonrası saatlerimizi parkda geçiriyoruz.