Çarşamba, Nisan 14, 2010

Cici Kedi

vapur
Yok yok artık inanmaya başladım, Cuma akşamları öyle veya böyle bir gariplikle karşılaşacağız. İstanbul’da yaşayıp da Cuma akşamları trafiğe alışık olmamak imkansız, metrobüsde olmanın güzel yanı trafiği ancak köprüye girerken yaşamak. Öncesinde ve sonrasında araba trafiğine elveda, toplu taşıma arası yürüyüş süresince yaya trafiği ile uğraşırız ama alışığız biz buna.

Vardı bir gariplik geçen Cuma. Köprüye girmek ayrı dert, üstünde gidememek ayrı dert. Anadolu yakasından Avrupa yakasına geçerken köprünün sonuna doğru sağda kiremit rengi bir ev vardır, hani gün gelir piyango vurursa kapısını çalıp sahibine satması için ölümüne yalvaracağım, yıllar yılı hayallerimi süsleyen bu evi satması için.

İşte tam o evin orada adamın biri çıkmış korkuluklara intihar girişiminde bulunuyor. 4-5 polis motorları ile etrafında adama dil döküyorlar. Metrobüs tam yanında durunca Berk olayı tüm netliği ile gördü. Berk durur mu hiç başladı sorularına. “Ayyye polislelll ne yapiyollll, offff biy süyü motolll” şeklinde devam eden bitip tükenmek bilmeyen sorulara daha cevap veremeden pek sevgili metrobüs halkının yorumları yükselmeye başladı. -Ya şov yapıyor, -atlayacak adam orada mı durur çıktığı gibi atlar, -adama bak ya onun yüzünden burada kaç dakikadır cebelleşiyoruz, - ya ne dil döküyor bu polisler bıraksın atlasın. Offf offff offf ne günlere kalmışız. Berk’e mantıklı bir açıklama yapmayımı düşüneyim, bu insanlar çıldırmış olmalıyı mı düşüneyim bilemedim.

Evimizin son dönemecine gelmiştik, trenden indik aldı beni bir korku. Hem yürüyoruz hem de içimden tüm enerjim ile dua ediyorum “cici kedi” ile karşılaşmamayı. Kızıltoprak tren istasyonunun demirbaşı bu kedi. Hep hep hep orada. Onu gördük mü 10-15 dakika sevme merasimi yapılmazsa çıkış yok bize istasyondan. Elbet gördük, elbet sevdik.
Kedi-2
Kedi-1