Çarşamba, Mayıs 26, 2010

Sen Annene, O Sana

Lunapark (1)
Ezelinden var bir lunapark aşkı, annesi gibi. Demek ne kadar çok istemiş hep gidebilmeyi ki bu bahar haftada iki lunapark ta. “Babi” nin her hafta Pazartesi ve Perşembe akşamları Sabiha Gökçen’den olan uçakları Berk’in lunapark aşkını perçinleştirdi.

Ne güzeldi aslında ilk seferler. Çocuk dönme dolabına, çocuk trenine, çocuk uçağına, atlıkarıncaya, çarpışan arabalara zevk ile binen Berk’in istekleri gün geçtikçe yaşını geçmeye başladı. Çocuk trenini ve dönme dolabını kabul etmez oldu artık. Bunlay güzel değil, istemiycem, caypışan ayabasımın diyeksiyonunu men kullanabiliy miyim gibi yorumlarda bulunmaya başladı.
Lunapark (2)
Neye binmek istediğini sorduğumuzda uçan salıncağa ve uçan kayığa binmek istediğini söyleyince içimden geçirdiğim aynen “Oldu gözlerim doldu”. Uçan salıncağa Robocop, uçan kayığa ise Pirates of Caribbean tabelaları asmışılar. İsimleri bile güven telkin etmiyor ki. Elbet ona en hafif ses tonumla bunlara binebilmesi için biraz daha büyümesi gerektiğini anlatıyorum.

Canım oğlum güzel oğlum, senin annen neler çektirmiş annesine şimdi daha iyi anlıyorum. Nerde tehlike orada annendi, ama bir zamanlar. Şuna bindiğim gün aklıma geliyor 2002 yılında, ne mutluluktu benim için. Şimdi ise endişem senin onun içinde neşe ile oturduğun benim ise kalbim ağzımda senin içinden inmeni beklediğim günlerin çok uzak olmayışı.
Lunapark